Ormanın hemen yanında, yemyeşil çimenlerin arasına saklanmış minnak bir tepe vardı. Bu tepenin tam ortasında, göz kamaştırıcı bir geyik yaşardı. Adı Amila'ydı. Amila'nın en büyük özelliği, rengarenk kravatlarına olan tutkusuydu. Her gün farklı bir kravat takar, çevresindeki hayvanlara neşe saçardı.
Bir gün, Amila yine renkli kravatlarından birini takmış, tepe boyunca zıplayıp oynuyordu. Güneş ışıkları üzerine vurdukça kravatının renkleri etrafa saçılıyor, adeta bir gökkuşağı oluşuyordu. Amila, karşısına çıkan her çiçeğe, her böceğe selam verirken içinden, Ne güzel bir gün, diye geçirdi.
Tepenin yan tarafındaki derede yaşayan küçük bir balık, Amila'nın mutluluğunu görmüş ve kıyıya yaklaşmıştı. Balık, neşeyle kıpraşırken, seslendi:
— Sevgili Amila, senin bu renkli dünyanı nasıl böyle parlak tuttuğuna hayran kalmamak elde değil.
Amila, balığın yanına yaklaşıp gülümseyerek cevap verdi:
— Sevgili dostum, işin sırrı, küçük mutlulukları biriktirmekte. Bak bu kravat, bir gün bir akarsuda yüzerken bulduğum minik bir toka parçasıyla başladı. Her gün biraz daha renk, biraz daha ışık kattım.
Balık şaşkınlık içinde:
— Peki, bu renkli kravatların başkalarına da mutluluk getirdiğini düşünüyor musun? dedi.
Amila, başını onaylar bir şekilde salladı:
— Kesinlikle. Bak, seninle konuşmamız bile şu an bir neşe kaynağı oldu, değil mi?
— Evet, doğru diyorsun. Peki, bu mutluluğu daha da yaymanın bir yolu var mıdır dersin?
Amila düşünmeye başladı. Gözleri parlayarak, bir fikirle zıpladı:
— Bir fikrim var! Eğer biz, küçük katkılarla büyük işler başarabileceğimize inanırsak, ormandaki tüm dostlarımız için bir şenlik düzenleyebiliriz. Herkes kendi yetenekleriyle bir katkıda bulunur. Damlaya damlaya göl olur, değil mi?
Balık, suyun içinde mutlulukla dönerken:
— Harika bir fikir! dedi. Ben de deredeki suyun rengini parıldatacak minik taşlar toplayabilirim.
Ve böylece işe koyuldular. Amila, tüm ormanı dolaşıp hayvanları şenliğe davet etti. Herkes, bu etkinlik için bir şeyler yapmaya başladı. Arılar en tatlı ballarını getirdiler, sincaplar en leziz fındıkları topladılar, kuşlar ise gökyüzünde muhteşem bir gösteri planladılar.
Şenlik günü geldiğinde, tepe rengarenk bir cümbüş alanına dönmüştü. Her hayvan kendi getirdiği güzellikle orayı süslemişti. Amila'nın kravatı, bu sefer tüm ormanı süsleyen bir gökkuşağı gibiydi.
Şenlik bittiğinde, tüm hayvanlar bir araya geldiler. Balık, bu şenliğin ne kadar önemli bir şey başardığını anlatmaya başladı:
— Bakın, hepimizin küçük katkıları birleşince, nasıl da büyük bir mutluluk yarattık. Demek ki, küçük çabalarımızla bile büyük değişimler yapabiliriz.
Amila, balığın yanına gelerek ekledi:
— Evet, damlaya damlaya göl olur. Unutmayalım ki, birlikten kuvvet doğar ve her birimizin katkısı, bu ormanı çok daha güzel bir yer yapabilir.
Sonrasında, herkes kendi yatağına dönmeden önce, gökyüzünde parlayan yıldızlara baktı. Her bir yıldız, birbirine eklenerek gökyüzünü aydınlatıyor, tıpkı onların küçük çabalarının büyük mutluluklara dönüşmesi gibi.
Ve orman sakinleri, küçük başlangıçların büyük sonuçlar doğurabileceği gerçeğiyle, yarından itibaren daha güzel bir dünya için küçük adımlar atmaya devam etme sözü verdiler.