Derin ve sık ormanların göbek noktasında, kendine has bir dünya yatar. Bu dünyanın bir köşesinde, ayakkabılarını kaybetmiş bir dinozor yaşarmış. Adı, Dinozor Dodi'miş. Dodi, bir gün yepyeni, parlak ayakkabılarını kaybetmiş ve onları bulmak için koca ormanda bir maceraya atılmış. O güne kadar ormanın bu kadar geniş ve sıra dışı olduğunu hiç fark etmemiş.
— Merhaba, sen kimsin? diye bir ses yankılandı ansızın. Dodi şaşkınlıkla etrafa bakındı.
Karşısında duran, geniş kenarlı şapkası, parlak toka kemerli pantolonu ve etkileyici botlarıyla bir kovboydu. Kovboy'un adı ise Kiko'ydu. Kiko, kaybolmuş bir hazineyi arayan bir maceraperestti ve ormana, efsanelerde geçen gizemli bir hazineyi aramaya gelmişti.
— Ben bir dinozorun ta kendisiyim. Adım Dodi, dedi Dodi, kayıp ayakkabılarını ararken bir kovboy ile karşılaşacağını hiç düşünmemişti.
— Ho, ho! Bir dinozor ve kovboyun karşılaşması ancak bu ormanda mümkün olurdu herhalde, Kiko güldü ve ekledi, Benim adım Kiko. Ben de bir hazine peşindeyim. Belki birlikte ararsak hem senin ayakkabılarını hem de benim hazineyi bulabiliriz.
Ve böylece Dodi ve Kiko, ormanda hem ayakkabıları hem de gizemli hazineyi aramak için bir maceraya atıldılar.
Ormanda ilerledikçe, çeşitli hayvanlarla ve doğa olaylarıyla karşı karşıya geldiler. Bir keresinde, bir grup meraklı maymun, Kiko'nun şapkasını kapıp kaçmıştı. Dodi, uzun boynunu kullanarak şapkaını geri almayı başarmıştı.
— Senin gibi cesur bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıyım, dedi Kiko.
— Ve ben de, diye yanıtladı Dodi. Aslında, yoldaşlık dediğin şey bu olsa gerek.
Aradıkları şeyleri bulmak için ormanın derinliklerine doğru ilerlerlerken, bir anda, bir ışık huzmesiyle yıkanmış, gizemli bir mağaraya rastladılar. Mağaranın girişi, kocaman ayak izleriyle doluydu.
— Bu, belki de hazineye giden yol, dedi Kiko, heyecanla.
Mağaraya girdiklerinde, duvarlarda parlak taşlar ve eski yazıtlar gördüler. Ve işte orada, mağaranın en derin yerinde, Kiko'nun aradığı hazine ve Dodi'nin kayıp ayakkabıları bir aradaydı. Ayakkabılar, bir sandığın tepesinde, sanki Dodi'yi bekliyormuş gibi duruyordu.
— Sihirli bir tesadüf bu, diye haykırdı Dodi.
Kiko ise hazineye dokunmaktan çekiniyordu. Anlatılan efsanelere göre, hazineyi bulan kişi, ormanın koruyucusu olurdu. Ancak Kiko, hazineyi dokunmaksızın, onun efsanesini yaşatmaya karar verdi. İkilinin asıl hazinesinin bu macera esnasında edindikleri dostluk olduğunu fark ettiler.
— Bazen aradığımız hazineler, düşündüğümüzden çok daha değerli olabiliyor, dedi Kiko.
O andan sonra,Dodi ve Kiko, el ele tutuşarak mağaradan çıktılar ve ormana doğru geri döndüler. Artık arkadaş olmuşlardı ve birlikte geçirdikleri macera onları birbirine daha da yaklaştırmıştı.
Ormana ulaştıklarında, Dodi'nin kayıp ayakkabıları artık çok da önemli görünmüyordu. Onlar için asıl değerli olan, birlikte yaşadıkları maceraydı. Dodi, ayakkabılarını aramak yerine, Kiko'ya jest yaparak ona hazineyi bıraktı.
— Bunu senin için sakladım, Kiko. Senin için hazine, bu ormanın koruyucusu olmayı hak ediyorsun, dedi Dodi içtenlikle.
Kiko, Dodi'nin jestine duyduğu minneti gizleyemedi. Onunla yeni bir dostluk kurmuş olmaktan mutluluk duyuyordu.
— Teşekkür ederim, Dodi. Bu gerçekten büyük bir jest, ama asıl hazinemi bulmuş olduğumu düşünüyorum, dedi Kiko, gözleri mutlulukla dolu.
Dodi ve Kiko, ormanda dolaşarak, doğanın güzelliklerini ve hayvanların neşesini keşfetmeye devam ettiler. Yorgun ama mutlu bir şekilde gün batımını izlediler, arkadaşlıklarını pekiştirdiler. Artık Dodi'nin kayıp ayakkabılarına dair hatırlarında sadece bir anı olarak kalıyordu.
Ve böylece, bir dinozor ile bir kovboyun asla bitmeyecek olan dostluğu, ormanın derinliklerinde kök saldı. Dodi ve Kiko, birbirlerine verdikleri destek ve paylaştıkları maceralarla birbirlerini daha iyi anlamışlardı.
Sonunda, Dodi ve Kiko'nun hikayesi, masallarda anlatılan dostluklar gibi eşsiz ve değerli bir anı olarak ormanda yaşamaya devam etti. İkisi de artık ormanın koruyucusu olmuştu, ama asıl koruyacakları şey, birbirlerine verdikleri dostluk ve sevgi idi.
Ve böylelikle, Dodi'nin kayıp ayakkabıları üzerine başlayan macera, aslında dostluğun ve paylaşmanın değerini keşfetmenin bir hikayesiydi.