Göz kırpıp duran yıldızların altında bir kasabanın kenarında küçük, şirin bir mağaza vardı. Bu mağaza, her türlü oyuncağın bulunduğu ve çocukların hayallerini süsleyen bir cennetti. Ancak bu masalsı yerde beklenmedik bir olay yaşanmak üzereydi.
Mağazanın just arkasında, karanlıklar içinde parıldayan bir gölette bir kurbağa yaşardı. Adı Tolga'ydı. Tolga, her ne kadar sıradan bir kurbağa gibi görünse de, onda gizlenen bir sırrı vardı; insanlarla aynı dili konuşabiliyor ve uzun atlayışlarıyla kimseyi şaşkına çevirebiliyordu.
Bir gece, Tolga'nın dikkatini çeken tuhaf bir gürültü oldu. Hemen göletinden çıktı ve sesin geldiği mağazaya doğru zıpladı. Kuytu bir köşeden başını uzattığında gördüğü manzara karşısında şaşkına döndü. Bir haydut, el feneriyle mağazanın içinde araba oyuncaklarına bakıyordu. Gözleri parlayan en pahalı oyuncak arabayı seçmiş, tam cebine atacakken, Tolga'nın sesini duydu.
— Merhaba, burada ne arıyorsun gece vakti? — Tolga cesaretle atıldı.
— Oh, bir kurbağa mı? Konuşuyor da! Ne işin var senin burada, ha? — Haydut şaşkınlıkla ama aynı zamanda alaycı bir tonda karşılık verdi.
— Bu mağaza can alıcı rüyalarımızın merkezi. Buranın huzurunu bozmak niye?
Haydut, Tolga'nın sözlerini pek ciddiye almadı fakat kurbağanın cesaretine biraz saygı duymuş gibiydi.
— Bu araba benim olacak, küçük kurbağa. Seni burada görmek istemem.
Tolga, haydutun niyetinin kötü olduğunu anlamıştı ama vazgeçmeye niyeti yoktu. Hızlıca bir plan yapmalıydı. Bu arada, haydut arabanın peşinde, Tolga'nın üzerine doğru yürümeye başlamıştı. Tolga, son bir hamleyle, haydutun önüne atladı ve ona, iyi dostların asıl zor zamanlarda belli olacağını, eğer bu oyuncak arabayı çalarsa, asla gerçek bir dostluğun ne demek olduğunu anlayamayacağını söyledi.
Bu beklenmedik manzarayı izlemek için, yere düşmüş diğer oyuncaklar da sanki nefeslerini tutmuştu. Haydut, Tolga'nın bu içten sözleri karşısında duraksadı. Aniden, tüm yaşamı boyunca peşinde koştuğu değerlerin boş ve anlamsız olduğunu fark etti. Kötülük yapmanın, yalnızca daha fazla yalnızlığa ittiğini anladı.
Haydut, elinde tuttuğu oyuncak arabayı yavaşça yerine geri koydu. Tolga'ya minnettar bir bakış attı. İçten bir özür dileyerek, geceye karışıp kayboldu.
Ertesi gün, mağazanın sahibi, güneşin ilk ışıkları altında mağazanın kapısını açtığında, karşısında beklenmedik bir manzara buldu. Mağazanın önünde, düzinelerce yeni oyuncak araba duruyordu ve yanlarında bir not vardı: Her çocuğun bir rüyayı gerçekleştirme hakkı vardır. – Geceyi aydınlatan bir dost.
Mağazadaki herkes, bu jestin kimden geldiğini merak etse de, sadece Tolga ve geceyi sakince göletinin kenarında izleyen ay biliyordu.
O günden sonra, Tolga daha da fazla saygı gördü ve göletinin kenarında yepyeni arkadaşlar edindi. Çünkü gerçek dostlukların, en beklenmedik anda, en beklenmedik kişilerle kurulabileceğini herkese göstermişti.
Ve böylece, Tolga'nın cesareti ve kalbinin güzelliği, kasabanın her köşesine yayılan bir masala dönüştü. Bir kurbağa ve bir haydut arasındaki bu beklenmedik dostluk, herkese iyi dostların kara günde belli olacağını hatırlattı.